KÖYÜMÜZDE KIZ İSTEME VE DÜĞÜN


KÖYÜMÜZDE VE YÖREMİZDE EVLENME
Köyümüzde evlenme yaşı genellikle 18 yaşında başlar. Eskiden köyümüzde evlenme yaşı daha düşükmüş. Erken yaşta evlendirmede, evlenen çiftlerin mutluluğundan çok tarla ve bahçe işleri göz önünde bulundurulurmuş. Oğlan evi evine gelin alır evde gelin aile büyüklerine ve kocasına hizmet eder, evi çeker çevirir diye düşünülürmüş.
Evlenecek erkek çocuk, beğendiği kızı, kız ailesinden istemek üzere annesiyle veya büyük yengeleriyle görüşür, konuyu açar, Aile büyüklerini ve kızın ailesinin kıramayacağı Büyük amca ve halaları kızın ailesine dünür gönderir. Aile büyükler toplanır, usûlüne göre kız ailesinden istenir, ilk gidişte kız evi akrabalarına danışmak için izin ister; dünür gelene el altından duyurulur, ikinci gelmelerinde kız evi tarafından yemekler verilerek söz kesilir. Tatlılar yenir. Kız evi, alınmasını istediği eşyaların listesini oğlan evine bırakır, bir miktar para da süt hakkı için kız anasına verilir. Alınacak eşyalar üzerinde anlaşıldıktan sonra nişan tarihine karar verilir.

        Erkek evlenme isteğini anne babasına açıkça söyleyemez. Evlenme çağına gelen erkeğin davranışlarında değişiklikler görülür. Anne baba çocuğun davranışlarındaki değişikliğin sebebini açıktan soramaz. Aslında bu değişikliğin nedenini bilirler ama yine de nedenini sorarlar soruştururlar. Erkek evlenme isteğini ablasına, annesine, yengesine, teyze veya halasına söyler ve onun babasına söylemesini bekler. Eskiden pilav pişirtip içine kaşık saplarmış, babasının ayakkabısını kapı eşiğine çivilermiş, ev içinde asabi ve geçimsiz bir tavır sergilerse baba artık bu çocuğu evermeli diye düşünürmüş.  Kızlar ise evlenme isteğini evde bulunan bayanlardan birine söylemek sureti ile belli etmektedir.

Etrafında ve çevrede kız aramaya genellikle yakın akraba kadınları ve anne yapmaktadır. Kız aramalar düğünlerde toplantılarda görülen kızların tavsiye edilmesi, komşuların tavsiyesi etkili olmaktadır. Oğullarını evlendirmek isteyen aileler, yakın çevrelerinden başlayarak kız aramaya çıkarlar. Bu konuda kendilerine komşuları ve tanıdıkları da yardımcı olurlar. Evlenecek delikanlıya kız aramak, kız bakmak için baş vurulan bu adete “görücülük”, “görücüye çıkma”  denir.
    Erkek tarafının üyeleri akraba ve komşularından seçilen birkaç kadının, beğenilen kızın evine ziyarete gitmeleri, kızı görmeleri, onu incelemeleri ve niyetlerini açığa vurmaları, görücülüğün kız bakma aşamasını oluşturur. Bu tür evlenmede eşlerden çok, onların yakınlarının beğenisi, isteği ve girişimi söz konusudur. Beğendikleri kızı uzaktan oğlana gösterirler, erkek beğenirse bu tercihi onaylar.

           Köyümüzde değişik (değişme) şeklinde evlenme yok denecek kadar azdır, yine de oluyor. Yöremizde kız kaçırma şeklinde evlenmeye pek rastlanmamakta ve bu durum hoş karşılanmamaktadır. Köyümüzde iç güveyi şeklinde evlenme de çok azdır. Eğer bir erkeğin çocuğu varsa ve eşi ölmüşse yetişkin baldızıyla çocuklar "Elin eline kalmasın" diye eskiden evlenebilirmiş. Fakat bu çeşit evlilikler tercih edilmez. Akraba evliliği de günümüzde tercih edilmemektedir.
Köyümüzde alınacak gelin aklı başında olmalı, eli ayağı düzgün olmalı, hürmetli olmalı, iyi bir aileden gelmeli, büyüğünü küçüğünü bilmeli, hamarat olmalıdır. Damatta ise içki ve kumar olmayacak, büyüklerine karşı saygılı olacak, iyi bir aileden gelecek, işi olacak, evine sahip olacak gibi özellikler aranmaktadır. Aile büyükleri çocuklara eş seçiminde esas söz sahipleridir. Ancak günümüzde gençler birbiriyle anlaşıyorlar. Şimdi Erkekle kız  anlaşmadan evlilik olmamaktadır.

DÜNÜR GİTME
Görülen kız beğenilirse oğlana düğünde veya sokakta gösterilir.  Oğlan kızı isterse kız görmeye gidilir. Kız görmeye gidilirken oğlan anası iki rekât namaz kılar ki işimiz hayra dönsün diye.
Eğer kız istenecek ise önce bir aracı ile kız evinin ağzı aranır, olumlu ise kız istenmeye gidilir. Kız istemeye oğlanın orta yaşlı kadın akrabaları gider. Zaman zaman annenin gittiği de olmaktadır. Yöremizde ilk istenişte kız verilmemektedir. Kız tarafı biraz nazlanır, birazda araştırmak için zaman kazanır.
     Kız istemede '' Allah'ın emri peygamberin kavli ile kızınıza dünürüz'' denir. Kız tarafı eğer razıysa "Allah yazdıysa olur." der. Eğer cevap olumsuz ise ilk gidişte "Allah nasibinizi başka kapıdan versin." denir.
       Kız tarafı sorup danışacak yerleri olduğu için kendilerine zaman tanınmasını ister. Eğer ılımlı ise birkaç sefer gidiş geliş olmaktadır. "Kız evi naz evi" denmektedir. Bunun nedeni oğlan tarafını sorup araştırma ve akrabalarla ortak bir karara varma isteğidir. Oğlan tarafının durumu, damat adayının arkadaşları, babası, annesi, soyu, sülalesi araştırılır. Eğer sonuç olumlu ise tekrar ziyarete bekledikleri iletilir.

SÖZ KESME
       Kızın verilmesi gerçekleştikten sonra sıra söz kesmeye gelir. Söz kesmeye imam ve ailenin büyük erkekleri gider. Söz kesmeye giden aile büyükleri eline tatlı şeker, lokum, baklava gibi tatlı yiyecekler alırlar. Söz kesmeye gidenlere kahve ikram edilir. Söz kesmede şerbetin ne zaman içileceği konuşulur. Söz kesmede nişan yüzüğü takılabilir, fakat hiçbir şeyin takılmadığı da olmaktadır.
Söz kesmede karşılıklı istekler ailelerin imkânları ölçüsünde dile getirilir. Bu arada kız tarafının düğün için istekleri sorulur. Kız tarafının ne kadar başlık parası istediğini söylermiş, şimdi bazen hala süt hakkı  diye küçük bir para kızın anasına verilir. Başlık parası işi günümüzde tamamen kalkmıştır. Kıza ne kadar altın, bilezik, beşibirlik, yüzük , küpe alınacağı kararlaştırılır. Kıza dikiş makinası hangi ev eşyaların alınacağı, kaç kat yün yatak yorgan  yapılacağı gibi her konu ayrıntısıyla konuşulur, bir kâğıda  yazılırmış. Oğlan tarafı listede yazılanları fazla bulursa itiraz eder, büyüklerin araya girmesiyle orta yol bulunarak listeye son hali verilirmiş. Bu listede yazılanlar düğün gününe kadar hazırlanırmış. Bir miktar para da süt hakkı için kız anasına verilir.

ŞERBET İÇME VE NİŞAN
KÖYÜMÜZDE VE YÖREMİZDE BU ESKİ ADETLER HALA YAŞATILMAKTADIR. Şerbet içme günü söz kesildiği gün kararlaştırılmaktadır. Şerbet içme genelde cuma akşamı yapılmaktadır. Şerbet içmede kullanılacak malzeme, kahve, şeker, lokum birkaç gün evvel kız evine gönderilir. Şerbet içme sadece erkeklerin katıldığı bir kutlamadır. Şerbet içmede hoca dua okur ve şerbet içme biter. Şerbet içildikten sonra sırada nişan vardır. Nişana karar verildikten sonra okuyucularla nişana çağrı yapılmaktadır. Okuyucu falan kişinin selamı var şu gün falan saatte kız evinde veya belli bir yerde nişan var diye davet eder. Köyümüzde düğün sahibinin yakınlarının çocukları gönderilerek veya hoparlörle de davet yapılmaktadır. Gençlerin eline bir torba şeker verilir ev ev dağıttırılır. buna  "okuntu" da denmektedir.
Nişana gelen davetliler eğer erkek tarafından ise altın veya para takar eğer kız tarafından ise kızın eksikleri varsa onları getirmek sureti ile düğün yapanlara yardım etmiş olunmaktadır. Nişan yapılırken nişanlık olarak kıza nişan elbisesi, iç çamaşırı, makyaj malzemesi, kolonya, ayakkabı, terlik, hırka, tülbent, eşarp, entari, ve takılar alınır. Bu alınan malzemeler bir bohça içerisinde kız evine birkaç gün evvelden gönderilmektedir. Nişan merasimi evde veya müsait bir salonda yapılır. Nişan evde yapılırsa nişanda kadınlar, teyp ve def çalarak oyunlar oynayarak eğlenmektedir. Davetlilerin sayısı artınca takı merasimine geçilir. Takı merasiminde bir kadın kimin ne taktığını yüksek sesle gelenlere duyurur.  Bir kadın gelinin anasından, babasından, teyzesinden diye seslenerek takıyı havaya kaldırır herkese duyrur.Takı ve hediyenin ağırlığı davetlinin yakınlık derecesi ve maddi durumuna göre değişmektedir. Nişanda gelin kayınvalidesinden izin alarak oynar ve uzun uzadıya oynamaz kısa bir süre oynar ve oturur. Kız sağdıçla birlikte takı müddetince bekler ve takı bittikten sonra kaynanasından başlayarak tüm davetlilerin elini öper. Nişan eğlenceleri kadınlar arasında geçmekteyken son yıllarda damatta bu törene katılmaktadır. Nişana gelen davetlilerin dağılmasıyla sona ermektedir. Nişanda yeni nişanlı gençler, aile büyükleri ve akrabalar ayrı ayrı ve topluca fotoğraf çekinirler.

Nişanlı gençler birbirlerini tanımak amaçlı görüşebilmekte ve bu genelde kız evinde bir araya gelirler.  Bu ziyaretlere oğlan anne ve babasıyla katılmaktadır. Mehir veya ağırlık konusu nişanla söz arası bir gün konuşulmaktadır. Başlık parası ödeme adeti kalktığından gençler de daha kolay evlenebilmektedirler. Ağırlık ise damat tarafının yeni ev için aldıklarına denmektedir. Ağırlık genellikle düğünden önce kız evine götürülmektedir.

Düğün için konuşulan takılar nişanda takılacağı gibi genelde düğün içinde de takılmaktadır.

GÖRÜ
Düğüne az bir zaman kala görü yapılır, köy halkı davet edilir, Görü: (Bir nevi nişana benzer bu merasimde yalnız Erkek evinden kadınlar eskiden traktörlerin römoklarına çul (İple dokunan bir nevi halı) serilerek üzerlerine minder konur misafirler üzerine otururdu. Şimdi araç olarak münibüsler kullanılıyor. Bir neşe bir eğlence tabi başlarında erkek evinden yeterli derecede erkek amcalar bulunur. Traktörler hareket ederek kız evine gidilir. Kumaş türünden alınan eşyalar halkın gözü önünde kızın başına örtülür, yemek verilir. Yemeklerin başında bayanların en çok sevdiği yaprak dolmasıdır.

Nişanla düğün arası bir zamanda resmi nikah (izinname) yapılmaktadır. Dini nikahta ise imam, gelin vekili, damat ve aile büyükleri bulunmaktadır. Mehir altın veya para olarak verilmekte ve kız gelin giderken kızın çehiz sandığı veya çantasına konulmaktadır.
Köyümüzde hayırlı işin fazla uzatılması hoş karşılanmamaktadır. İşi bozarlar, arada laf götürüp getiren olur diye maddi durum elveriyorsa en kısa sürede düğün yapılmasında fayda vardır denilmektedir. Genellikle iki bayram arasında - ramazan ve kurban bayramları- düğün yapılmamaktadır. Eğer nişan ve düğün arasına bayram girerse kız evine bayramlık bazen yiyecek, giyecek, kurban bayramıysa koç veya koyun alınır süslenir kız evine götürülür. Ramazan Bayramında, gelin kız için bayramlık elbise, şeker, kolonya alınarak gelin evine götürülür.
Nişanlılık yarı evlik sayıldığından bozulması da toplum tarafından hoş karşılanmamaktadır. Bizde kırk düşünülür bir karar verilir bir  bu nişan düğünle sonlandırılır. Eğer nişanı kız tarafı bozuyorsa buna "bohça atma" denir, tüm hediye ve takıları oğlan evine gönderir. Eğer oğlan tarafı bozuyorsa kız istese hiçbir şey vermeye bilir ama yine de bizde adettir istenmeyen erkek tarafının hiç bir şeyini kız tarafı görmek istemez neyi varsa iade eder.

DÜĞÜNÜMÜZ
    a) Düğün Hazırlıkları başlamıştır.
Düğünlerde genellikle Yahni (Patates ve etli kurufasulye yemeği) , Pirinç pilavı, yaprak dolması, keşkek, üzüm hoşafı, sütlü, bakır sini börekleri yapılır. Dana ve koyun kesilir. Artık Hazırlıklar başlamıştır.
Evlilikte toplumsal yapının temel taşı olan aile kurulacağından yeni ev için iki tarafa da temel yükümlülükler düşmektedir. Yeni ev için erkek tarafı salon takımı, yatak, ayna, halı, koltuk takımı alır. Kız tarafı ise mutfak ve yatak odasını yapar. Çeyiz olarak da yatak takımları, karyola örtüleri, iç çamaşır, perde , bakır eşya alır. Kız çocuğu doğduğu günden beri çeyizi hazırlanmaktadır.
Erkek tarafı ev eşyalarını hazırlayınca ve kendini düğüne hazır hissedince kız tarafına gelerek düğün tarihini belirleme isteğini belirtir. Kız tarafının da hazırlıkları konuşularak düğün izni alınır. Ortak bir tarihte anlaşma sağlanır. Düğün günü karara bağlandıktan sonra "eğsük görme" günü konuşulur. Eğsük görmeye kızın genç akrabaları annesi ve oğlan tarafından ise oğlanın ağbisi amcası katılmaktadır. Burada gelinlik kıza yazlık ve kışlık olmak üzere iki kat elbise, iç çamaşırı, manto, havlu, hamam takımı, kızın ailesine eteklik, elbiselik gibi hediyeler alınır. Eğsük görmede alınanların masrafını erkek tarafı karşılamaktadır. Kız tarafı ise damat için damat elbisesi iç giysiler gömlek ayakkabı gibi töreler alır.

   DÜĞÜN TOPLANTISI
Düğün tarihi belli olduktan sonra aile büyükleri ve yakın komşuların katıldığı "düğün toplantısı" yapılmaktadır. Bu toplantıda konuk evleri, oduna gidecekler, yiğit başının kim olacağı, düğün kahyası, yiğitbaşıları gibi düğünün tüm olayları konuşulmakta ve gerekenlere görevleri bildirilmektedir. Bir anlamda düğünün organizasyonu yapılır. Misafirlere büskivi ve çay ikram edilir. Böylece herkes düğündeki görevini bilir. Düğün toplantısının amacı düğün sahibinin yükünü hafifletmek, düğün esnasında oluşabilecek problemleri en aza indirmek ve düğüne gelecek misafirlere iyi bir hizmet sunmaktır.
DÜĞÜN ADETLERİ VE HAZIRLIKLARI
Yiğit başı olan gençlere iki metre basma asılarak köy dolaştırılır. Köy halkı, yardımda bulunmak amacıyla basmalara bahşişlerini takarlar. Düğünden bir hafta önce Düğünde kullanılmak üzere harmacuk yaylasından odun getirilir. Köyün gençleri ve amcalar birer eşek alarak harmancuk yaylasına güle oynayı gider odun getirirler. Oğlan evinin önüne yıkarlar yemekler yenir.
Köyümüzde düğünler genellikle perşembe günü öğleden sonra başlayıp pazar akşamı bitmektedir. Düğün evine bayrak asılarak düğün evi belirlenir. Düğün müddetince bu bayrak düğün evinde asılı kalmaktadır.

Düğünlerde bir düğün kahyası olmaktadır. Kahya orada oynayan halay çeken gençlere sigara tutulması, çay ikram edilmesi, eğer açsalar sofra hazırlanması, mehterlerin ağırlanması gibi görevleri vardır.

Yöremizde düğünlerde damadın yardımcısı sağdıç  olur. Sağdıç düğünde damata göz kulak olur, ona yol göstermek gibi eğitici bir fonksiyon üstlenmektedir. Bir nevi damadın koruma görevlisidir.

DÜĞÜNÜN BİRİNCİ GÜNÜ
Bizim düğünlerimiz cuma günü başlar ve oyunlar oynanarak devam etmektedir. Akşama kadar davul çalmakta ve oyunla geçmektedir. Eskiden Düğünlerimiz perşembe günü başlardı.
Düğüne köyden komşular saçu adı altında hediyeler verirlerdi.  Saçu vermek isteyen komşu kahyaya haber yollardı. Düğün kahyası mehterle beraber saçu verilecek eve giderdi. Saçu olarak genellikle mutfak araç gereci, kumaş vb. alınırdı. Saçu ile birlikte düğün çöreği de hediye olarak yollanırdı. Çocuklar evden hediyeyi ve düğün çöreğini alır bir sini veye çıkı içinde başının üzerine kor ve davul zurna eşliğinde düğün evine getirerek verirlerdi. Düğün saçusu götüren çocuklara saçu gönderen bahşiş olarak para verirdi.

Akşam düğün evinde veya evin önünde halay çekilmekte, oyunlar oynanmakta, gece oyunları düzenlenmektedir.

  DÜĞÜNDE OYNANAN OYUNLARIMIZ
Köyümüzde genellikle düğünlerde davul zurnadan oluşan mehterler çalmaktadır. Bazı düğünlerde mehterin yanında cümbüş, klarnet, keman, darbukadan oluşan  gınnatacılar denilen çalgıcılarda çalmaktaydı. Bazende iki kat mehmer iki davul zurna veya bir davul zurna birde gınnatacılar olmak üzere çift kat mehter olurdu.

Cuma günü akşamı köyün gençleri eğlenmekte davul zurna eşliğinde halaylar çekmektedirler.  Davul zurna eşliğinde oynannan bu oyunlar sırasında mehter arada molalar verir. Bu molalar sırasında oyun devam eder. Oyuncular horonun sözlerinde bölümler söylerler.

Yayladanmı geliyon,
Sırtındaki yayık mı?
Ben sana çizme aldım,
Ayağındaki çarık mı?
Hey hurnaya hurnaya
Vursana mehter zurnaya...

Düğünlerde oynayanların yakasına veya ağzına para takılırdı. Bu paralar mehtere bahşiş olarak verilirdi. Bahşişi alan davulcu davula büyük bir keyifle vururdu.
Düğünlerde çalgıcılar oyun havalarını çalarlar ve pıtık özellikle yöremizde simsim oyunu pek sevilen ve oynanan bir oyundur.
Arada mehter veya gınnatıcılar uzun havalar çalardı.
   DÜĞÜNDE EĞLENCEDE YAPILIRDI.
Yöremizde düğün akşamı güç gösterisine veya çevredekileri güldürmeye yönelik seyirlik orta oyunları da oynanırdı. Bu oyunları genellikle mehter adı verilen çalgıcılar organize ederdi. Yöremizde deve oyunu, sınırtaşı oyunu, değirmen oyunu, demirci - körük oyunu, kız kaçırma oyunu, berber oyunu, saklananı bulma oyunu gibi birçok orta oyunları oynanmaktadır. Bu oyunlarda

Kız Kaçırma Oyunu: Seyirlik olarak erkeklerin kadın kılığına girerek oynadıkları da olurdu. Mehter oyun havası çalarken kadın kılığındaki bu erkekler oynardı. Oynayan kadın kılığındaki erkeklerin başında elinde uzunca bir odun bulunan bir erkek bulunurdu. Buna sakal takıldığı da olurdu. Ortaya yaklaşan ve kızları kaçırmak isteyenlere bu odunla vurarak onları uzaklaştırırdı.

Deve Oyunu: Bu oyun üç  kişiyle oynanır. Bir kişi eline uzunca bir odun alarak devenin sahibi kılığına girer. Üç kişi Küçük çocuklarının tahta beşiğinin altına girerler. Beşiğin ön tarafına soku bayrası sokulur. Bayranın başına koyun postu sarılır. Beşiğin üzerine çul örtülerek devenin diğer kısmını oluşturur. Devenin boynuna, bayraya bir çan veya kelek takıldığı da olur. Devenin sahibi en önde ortaya çıkardı. Deve sahibini takip ederdi. Devenin sahibi odunla deveye yaklaşmak isteyenlere vururdu. Deve sahibi şapka yerine kafasına abdest ilanı koyar. Köy dolanılır.

Körük Oyunu: Oyun üç kişiyle oynanır. Oyunun nasıl oynandığını bilmeyen birisi körük kılığına sokulur. Körük rolündeki oyuncu bacaklarını öne doğru uzatarak yere oturtulur. Ayaklar bağlanır kolları yana doğru paralel olarak açılır, ve bilekler sopaya bağlanır. Kolun bir uçundan bir sopa diğer koldan çıkıncaya kadar uzatılır. Oyuncu hiç bir şekilde hareket edemez. Oyunculardan bir başkası kalaycıdır. Birisi de körüğü çekendir. Körükçü körüğün arka tarafına geçerek körük rolündeki oyuncunun kollarından sağa sola kürek çeker gibi hareket ettirir. Temsili olarak kalaycı da kaplarını kalaylamaya başlar. Bu hareketler bir süre devam eder. Kalaycı kapların bittiğini körüğün sökülmesi gerektiğini söyler. Bu arada körük çeken oyuncunun yanında bir kap içerisinde körük rolündeki oyuncunun görmediği sulandırılmış baca kurumu vardır. Körükçü "Gür" diye bir ses çıkarır. Kalaycı da "Sür" der. Körükçü kalaycının bu sözü üzerine elindeki paçavrayı sulandırılmış kuruma daldırarak körük rolündeki oyuncunun yüzüne sürer. Oyun seyircilerin kahkahaları içinde sona erer.

Sınırtaşı Oyunu: Oyun en az üç kişiyle oynanır. Oyunculardan birisinin elleri bağlanır. Bacakları kollarının arasından çıkarılarak iyice sarılır. Oyun alanının ortasına bırakılır. Diğer iki oyuncu tarla olarak  kabul ettikleri oyun alanına gelirler. Sınır kavgası yapmaya başlarlar. Oyunculardan birisi öbürüne, "Sen benim sınırımı nasıl geçersin?" diye sinirlenerek sınır taşı rolündeki elleri bağlı oyuncuyu hışımla yerden kaldırır, öbür tarlaya hızlı bir şekilde atar. Bu kezde diğer oyuncu "Benim sınırım burası değil, asıl sınırı geçen sensin" diyerek hışımla sınır taşı rolündeki elleri ve ayakları bağlı oyuncuyu yerden kaldırır, öbür tarafa atar. Kavga bu şekilde devam eder. Kavga eden oyuncular bu işi kasıtlı olarak sürdürürler.  Olan yerde yatan elleri kolları bağlı sınırtaşı rolündeki oyuncuya olur. Canı acıyıncaya kadar oyuna devam edilir. Her şeyi tadında bırakmak düşüncesinden hareketle yerde yatan oyuncunun tahammül gücünü aşmadan oyuna son verilir.

Düğünler Cuma günü başlar, üç gün sürer. Eskiden Perşembe günü başlar Pazar günü bitermiş şimdi Cuma günü başlar Pazar günü biter. Hatta şehirlerdeki hemşerilerimiz üç dört saatte düğün salonunda düğünü yapıyorlar. Gelelim biz bizim köy düğününe. Kız evinde "Kız başılar" seçilir; Kız başları, gelinin arkadaşlarından oluşur. Gelin kızın çeyizi kız basılar tarafından kız evine asılır. Düğün günü yapılacak yemeklerin hazırlıkları bitirilir. Cuma günü Düğün başlamış, eğlence başlamıştır. Oğlan evinden kız evine seysana gelince artık kız evindede Kız evinde de düğün ve eğlence başlamıştır. Köyün kadınları, gelinleri ve genç kızları akşam gurup gurup kız evine gider. Kız evinde eğlence vardır. Kadınlar toplanmış, müzik eşliğinde oynarlar, Oyunların bazıları Hoplambaç, Oy bahçenize ben giremedim yavrum gazelden, dıv dıv gibi türkülere oynarlar ve döne döne pıtık çalarak oynamaya başlarlar. Genelde köyümüzde akşam elektirik yokken gaz lambası söndürülürdü, şimdi elektirik södürürler. Karanlıkda kadınlar şakacıkdan itişme kakışma birbirini itelemeler olur, bunada tingilis denirdi, kız evinde eğlence hat safhasındadır.
Gelelim oğlan evine, Köyümüzün özellikle yan yolu vardır. Oraya gelince muhakkak yanyol gaydesi çalınırdı. Bu gaydeyi de en iyi topal kaya çalardı. İlk günü Davul zurna eşliğinde Köyün ortasında bulunan sokularda keşkeklik yarma dövülür. Yine davul zurna eşliğinde düğün evinde ormandan gelen odunlar parçalanır. ilk günü öğleden sonra oğlan evinin yaptığı eşyalar kız evine gider. Buna "Seysena" (Aşboğaz) denir. Seysenada sandık, yatak, yiyecek ve işleme gibi malzemeler bulunur. Seysenayla gelen yiyeceğe aşboğaz da denir. Aşboğaz geldikten sonra düğün yemekleri hazırlanmaya başlanır, dışarıdan gelen misafirler ağırlanır. Gençler oyunlar oynarlar. Bu gün eğlence akşamıdır.

                 Akşam düğüncü karşılanır ve düğüne düğüncü olarak gelenler oğlan evinde en iyi şekilde ağırlanır. Düğüncüleri ayrı ayrı evlere yerleştirilir. O evde Yemekler yenir, kış gecelerinde yüzük kimde, çulun içine bir gurup genç girer biri değnek vurur çulun altındakiler kimin vurduğunu bilir, vb. oyunlar oynanır, komşu eve yerleştirilen gençler içeride gece oyunu ve piyes hazırlıkları yapar. Damadın arkadaşları kadın elbisesi giyer, beşiğin başına bayra sokarak ve devenin başına post dolayarak ve beşiğin üstüne çul örterek deve yaparlar, boynuna çan bağlarlar, tahta beşiğin altına iki kişi girer. Devenin ayaklarıdır. Damadın arkadaşlarından erkek rolündeki gençler ise yüzlerini boyayarak bıyıklar yaparak, ceketin tersini giyerek tanınmayacak hale gelir kısa piyesler tertiplenir, damadın arkadaşlarının bir kısmı ise kadın elbisesi giyerler. Artık gece oyunu için tüm hazırlıklar tamamdır. O akşam gece oyunları yapılır. Kadın elbiseli, Roldeki kızların babaları ağabeyleri rolündeki gençler, devenin ipini çekerek, kızlar önde oynayarak devenin boynundaki çan don don öterek, oğlan evinin önüne gelinir. Hep beraber oynarlar. Bazen iki aile birbiri ile dünür olmaya çalışır, kız tarafı kızı vermez, kız kaçırılır, böylece sürer gider, oyun oynarlar, küçük piyeslerle gece köy dolanılır.

Cumartesi sabahı düğünün ikinci günü sıra sıra dizilmiş ocaklıklara büyük küpeli kazanlarla yemekler hazırlanır. Yemekler, hem kadın hem de erkek misafirler için ayrı ayrı hazırlanır.

DÜĞÜNDE İKİNCİ GÜN
Cumartesi günü Sabah öğleye yakın yemekler hazır olur. Yiğit başları davul zurna eşliğinde köyü dolaşır. Yiğit başlarının davul zurnayla köyü dolaşmasının anlamı yemeklerin piştiği anlamına gelir. Akşam vaktine kadar hem oğlan evinde hem de kız evinde misafirler ağırlanmaya devam eder.
 HAMAM GÜNÜ
 Düğünün ikinci günü aynı zamanda "hamam günü"dür. Kızbaşılar, köyün gelin ve kızları toplanır Gelin kız hamama götürür. Türküler eşliğinde bir neşe bir muhabbet gelin banyo yaptırılır, yeni elbiseler giydirilir. Güzel kokular sürülür. Erkek tarafında ise öğleye doğru Kız evinden kızın amcaları yeğenleri heybenin içine damadın elbiselerini koyarlar Heybede damadın elbisesi, cüzdanı, tarağı, mendili, aynası ve kişisel eşyaları bulunur. Erkek evine gelirler. Davulla zurnayla karşılanırlar. Erkek evinde damadın amcaları kız ratafından heybeyi almaya gelirler. Heybeden bir zarf çıkar diyelim zarfdan 50,00 YTL çıktı. Bu para zarfdan alınır 50,00 YTL ikiye katlanır tekrar zarfa 100,00 YTL konur. İçinde para olan zarf kız tarafından heybe getirenlere verilir. Sonra yiğit başılar heybeyi alır damadı davulla zurnayla müzik eşliğinde hamama götürürler. Eskiden Köyün içinden geçen derenin en yukarı bölümünde banyo yaptırılırdı. (Alişenlerin Kovası) Damadın arkadaşları şaka olsun diye damada soğuk su serperlerdi. Güveyiler (Damatlar) şimdi evlerde banyo yapar. Yeni elbiseler giydirilir. Omzuna işlemeli örtü örterler. Buna yağlık denirdi. Davul zurna eşliğinde güveyi hamamdan çıkarma gaydesi ile bütün ahali köyü dolaşır. Düğün evinin önüne gelince eskiden tabanca gaydesi çalınırdı. Silahlar atılır. Sofralar kurulur, yemekler yenir. Damat hamamdan çıkınca büyüklerinin ellerini öper. İkindi vakdi, oğlan tarafı kadınları kız tarafına tavukçu gider eğlenirler.
Cumartesi günü gelin hamamı ve damat hamamı yapılmaktadır. Gelin hamamına yakın tanıdıklar çağrılmaktadır.
Damat hamamı da aynı gün olmaktadır. Damat, köyde yunnak denilen yerlere götürülerek yıkanırdı. Yada Köyün üst tarafında köy deresine götürülür. Ortaya Küpeli kazanla su ısıtılır. Bütün gençler damadı ortada yıkarlardı. Arada şaka yollu damada soğuk su atılırdı. Yiğit başları damadı korurdu. Daha sonraları bu damadın yıkanma adeti kaldırılmış ve onun yerine yakın komşulara giderek damatlık elbiselerini giydirme adeti almıştır. Damat hamamda iken dışarıda kalabalık tarafından çeşitli oyunlar oynanmaktadır. Orada damat traş edilir. Damat hamamdan çıkarken dualarla bakır bir sini içerisinde ve tüm parçalar sağ taraftan başlanarak giydirilir. Damat hamama götürülürken ve getirilirken silah atılırdı. Damat evin önüne gelince tekrar dua töreni olmaktadır. Damat ve sağdıç el öperler. Damat ve sağdıç el öperken töre verilir.
              KARŞILANMA VE DÜĞÜNÜN SON AKŞAMI
Güvey hamamdan çıkdıkdan sonra Damadın akrabaları ve komşuları yakın köy tanıdıklar düğüne karşılanmaya gelir. Karşılanmaya gelenler bir zarfın içine para koyarlar. Düğün evinin uzağında beklerler. Bir haberci yiğit başına haber verir. Yiğitbaşı mehteri alır düğüne gelenin yanına gelir hoş geldin der vur mehter der. Mehter (davul zurna) çalarak düğüne gelenler önde mehter arkada, düğün evinin önüne gelinir. Tabanca gaydesi çalınır, düğüncükler evin saçaklarına tabanca atarlar, kiremetler kırılır. Tepside üstü havlu ile örtülü küçük tabaklarda kuru üzüm leblebi, şeker, veya lokum sigara tepsisi ile yiğitbaşılardan bir görevli karşılar. Düğüne gelen misafir bu ikramlardan alır yer ve daha önce hazırlanmış, içinde bir miktar para (takı) olan zarfı cebinden çıkarır tepsiye bırakır.
               Görevli tepsiyi alır. Yine başında Düğün kahyasının biri görevlendirilen sandığın başına gider zarfı sandığa atar. Bu zarf akşam düğün sahibi ile beraber sandığı açarlar paraları sayıp düğün sahibine teslim ederler. Bu karşılanma geceye kadar sürer. Sağdıç damadı gelen düğüncülere hoş geldine götürür. Damat hamamdan çıkdıktan sonra düğün bitene kadar sağdıçın korumasındadır. Damadın bütün ihtiyaçlarını sağdıç karşılar. Bu arada düğün ahalisi damadın özel eşyalarını mendilini, ayakkabıısını, tarağını, hatta kendisini çalar karşılığında sağdıçdan bahşiş alır damadı sağdıça geri verir.

Yöremizde düğünleri neşeli kılmak için düğün görevlilerine, düğün yakınlarına veya misafirlerden hatası bulunanlara cezalar verilmektedir. Cezalar ise genelde düğünün mantığına uygun ziyafet verme cezalarıdır.
Mehterle birlikte düğüncü karşılayan yiğitbaşı, karşı yemeği getiren yiğitbaşı veya yemek getiren görevliler, düğüncü küçük yaşta çocukda olsa düğüncüye karşı bir hata yaparsalar ( Hoş geldin demeyi unutmak, yemeği sofraya dökmek, evin içine unutupda ayakkabı ile girmek, izzeti ikramda kusurlu olmak gibi ) vay haline hata yapan görevlinin. Bir eğlence daha başlamıştır. Yemekler soğuk geldi, vaktinde gelmedi, oda sorumlusu izin almadan çıktı v.b bahanelerle kişiler suçlanmaktadır. Bu haksızlığı affettirmek için çeşitli cezalar verilir. Tabii orda bir suç ve cezada varsa itirazlarda olacak. Hal böyle olurda olay mahkemelik olmaz mı? Hemen orada temsili bir mahkeme kurulur ve suçlu suçsuz ayırt olur. Ama bu mahkeme sahtedir fakat cezalar mutlak yerine getirilmelidir. Mahmeke suçlunun suçunu kesinleştirmiştir. Sıra suçluya verilecek cezaya gelmiştir. Mahmeke heyeti sorar yolunamısın gölünemisin eğer suçlu derseki yolunayım, mahkeme heyeti cezaya karşılık bir değer biçer, bu değer Helva, lokum, tavuk kızartması türü yiyecekler aldırılır. Köyün gençleriyle birlikte yenir. Olduya Gölüneyim dedi, esas eğlencenin dozu artmıştır. Gençler bir eşek bulup getirirler. Suçluyu eşeğe ters bindiriler, davul zurna çalar gençler oynayarak suçluyu eşeğin sırtında köyün pınarının başına getirirler. Pınarın petnisine (Çeşmenin havuzuna ) daldırıp daldırıp elbiselerini ıslatırlar.

                Eveeet burada dönelim kadın düğüncülerin karşılanmasına; Kadınlarda oğlan evine bir torbaya un , bulgur, aşlık, gendüme, keşkeklik veya para alarak gelirler, onlarada yemekler ikram edilir. Bir nevi onlarda karşılanırlar. Gecenin sonunda oğlan tarafı kız evine kına almaya giderler. Gençler kız evi önünde davul zurna eşliğinde oyun oynarlar. Kız tarafında eğlence sürerken gelin kına yakılması için arkadaşları tarafından ortaya getirilir, dua edilir ve dertli kına türküleri eşliğinde geline kınası yakılır gelin ağlatılır.
Gece, "kız başılar" "yiğit başılar"a kına satarlar. Erkek evi kız evindeki kız başılardan kınayı alınca oğlan evine gelinir aynı şekilde oğlan evinde de sağdıç tarafından damada kınası yakılır. Kınadan önce leblebi kuru üzüm dağıtılır. Kına yakarken köyün gençleri damada leblebi, kuru üzüm atarlar, sağdıç ceketi ile damadı korur. Bu esnada damat konuşmaz itiraz edemez. Gece geç vakit kız tarafı kızın kadın ve erkek akrabaları oğlan tarafına eğlenceye katılırlar. Buna Yüzükcü geldi denir. Eğlenceler böyle sürerken düğün gecesi sona erer.
Cumartesi günü akşamı; köy dışından gelen misafirler (Düğüncüler)  düğüne gelirler. Köyün girişine yaklaşan düğüncüler silah atarak düğüne geldiklerini bildirirlerdi. Kahya mehterle birlikte gelen düğüncüleri karşılamaya giderdi. Düğüncüler davul zurna eşliğinde düğüne gelirlerdi. Düğün evine gelince mehtere bahşiş verirlerdi. Düğün sahibi gelen misafirleri karşılardı. Köy dışından gelen misafirler, daha sonra düğün toplantısında belirlenen konuk evlerine götürülür. Misafirlere burada düğün evinden gençler tarafından tabaklarla getirilen yemekler verilirdi. Daha sonra damat ve sadıç konuk evlerini gezerek misafirlere hoş geldin derdi. Gelen davetlilere sini ile şeker, leblebi, sigara tutulurdu. Daha sonra misafirler eğer sini çıkarmadıysa (düğün için hediyelik eşya vb. almadıysa)  hoş geldin tepsisine töre adında zarf içinde para bırakmaktadırlar. Düğün kahyası gidip misafirlerin bir ihtiyaçlarının olup olmadığını sormaktadır. Mehter ve kahya konuk evlerine giderek misafirlerin eğlenmelerini ve oynamalarını sağlardı.

KINA GECESİ
Cumartesi günü kız evi için önemli bir gündür diyebiliriz. Kız düğünü de sayılacak kına gecesi bu gece yapılmaktadır. Kına gecesinde kullanılacak kına ve dağıtılacak çerezler oğlan evi tarafından kız evine gönderilmektedir. Kız evi kınayı getirene bahşiş vermektedir.

Akşam erkek evinde toplanan akrabaları davul zurna eşliğinde kız evine giderler. Yolda çeşitli oyunlar oynanmaktadır. Kız evinde ise kızın yakın akrabaları toplanmıştır. Gelen konuklar içeri alınır. Mehter dışarıda kalmaktadır. Mehter dışarıda çeşitli havalar çalmakta ve gençler eğlenmektedir. Bu şekilde müzikte içeri girmiş olmaktadır. Önce oyunlar oynanmakta daha sonra gelin ağlatılmak için çeşitli ilahi ve deyişler okunmaktadır. Herkes toplandıktan sonra elinde kına tepsisi olan ve genelde yakın akrabadan seçilen bir kadın önde içinde mumlar yanan kına tepsisini elinde tutarak ve gelin bu kadının arkasında salona alkışlar eşliğinde girerler. Gelin sağdıcı varsa sağdıcı ile sağdıcı yoksa bir akranı ile salonda bulunanların tümünün elini kaynanasından başlamak sureti ile öpmektedir. Gelinin el öpme işi bittikten sonra kendisi için hazırlanan köşedeki yerine oturmaktadır. Gelin başı içinde gül desenleri bulunan al bir oyalı örtü ile örtülmektedir. Gençler çeşitli oyunlar oynar. Saat ilerledikçe oyun ve eğlence havası kendini bir matem bir yas havasına bırakmaktadır. Kına yakıcı kadın kına türküleri söyleyerek kına yakma işine başlar. Yöremizde çok çeşitli kına türküleri söylenmektedir.
Kına gecesi kızın baba evindeki son gecesi olması münasebeti ile böyle hüzünlü bir hava estirilmektedir. Kına yakılması işlemi de kına türküleri eşliğinde olmaktadır.

Kına askere gidecek delikanlıya, kurbanlık koça, gelinlik kız ve oğlana yakılması da verilen manayı göstermektedir.

Gelin kınası yakılırken kına yakılmıyor, kına sürülmüyor gibi şeyler söylenmek sureti ile erkek tarafından bahşiş alınmaktadır. Kına yakılınca gelin eli al bir bezle sarılmaktadır. Üzerine süslü bir saten kırmızı kumaştan dikilmiş eldiven geçirilir.

Gelinlik çağı geçmiş kızlar ve yettiğince isteyen herkes kına yakmaktadır. Kınadan bir kısım oğlan yakınacağı için oğlan evine gönderilmektedir. Damadın kınasını yiğitbaşı yakmaktadır. Gelen misafirler kına bittikten sonra dağılmaktadır. Kızın yakın arkadaşları ve yakınları kızın kalan eşyalarını da sandıklara yerleştirmek için toplarlar. Kızın eşyaları toplanınca kız gitmeye hazır demektir. O akşam kızın arkadaşları kızla birlikte kalmaktadırlar. Damat ise çoğunlukla tek parmağına ve avuç içine kına yakmaktadır.

DÜĞÜNÜN ÜÇÜNCÜ GÜNÜ
 GELİN ALMA GÜNÜ

Pazar günü sabah erkek evinde gelin almak için hazırlıklar yapılmaktadır. Gelen misafirler ve çevrede bulunanlar gelin almaya gitmek için toplanmaktadırlar. Pazar sabahı Düğünün üçüncü günü gelin almaya gidecek arabalar ve gelin arabası süslenir. Gelin alayına katılacak araçların aynasına ve önüne cember, eşarp, fistanlık, işlemeli havlu ve basma gibi eşyalar takılır. Burada belirtelim eskiden gelinin gelinliği ipek kumaşdan işlik üstüne yelek, altına ipek parlak kumaşdan altı lastikli pijama önünde ve arkasında iki etek denilen etek ayağında işlemeli patik çorap Başında kırmızı renkli tepesi huni şeklinde önüne doğru sarkan kırmızı duvak giyilirdi. Şimdi şehirlerde giyilen beyaz gelinlik giyilmektedir. Başına gelin teli takılmaktadır.  Şimdi Kız evine yaklaşınca kız tarafı gençler yolu urgan ile keserler, gençlere bahşiş verilir urganın ipi çözülür, yol açılır, Gelin almak için kız evi önüne gelin alma gaydesi ile gelinir. Gelin alma sırasında kız başıları tarafından kapı kilitlenir, kapı parası alınarak kapı açılır, Gelinin ceyiz sandığının üstüne gelinin küçük yeğenleri oturur, damadın büyükleri çocuklara bahşişi verir çocuklar sandıkdan kalkarlar. İşlemeli gelinin yastığı yiğitbaşlarından birine satılır, oğlan evinde yiğitbaşıda kızbaşılarından aldığı yastığı küçük bir bahşişle damada satar. Gelinin kişisel eşyaları ve kalan çeyizleri bir araca yüklenir. Gelinin küçük erkek kardeşi eskiden atın yularını tutarmış, şimdi ise gelin arabasına oturur, Bir miktar para verilir. Buna gardaş yolluğu denir. Küçük kardeş arabadan iner. Daha sonra gelin ailesiyle vedalaşır ve dualarla birlikte evden kardeşi veya amcası kolunda evinden çıkarılır, gelin arabasına bindirilir, Oğlan tarafından genç kızlar kız evinden kaşık veya tabak çalarlar, Bu kaşık veya tabağı gelinin çeyizinin içine koyarlar. Gelin arabasına yengeler biner buna dünüşü binmek denir. Gelin konvoyu gelini ve bir kaç yakınını da alarak yola çıkar. Yolda çocuklar ip, bayrak veya odunla yol keserek bahşiş alırlar.. Gelin eşyalarının indirilmesi işlemi bittikten sonra Bu işlemler sürerken mehterde gelin alma havaları çalmaktadır.
Davul zurna eşliğinde gelin alma gaydesi ile oğlan evine doğru yola çıkılır. Oğlan evine varıldığında gelinin eşyaları indirilir. Gelin arabası biraz dolaşır, oğlan evine gelince Gelin arabadan inmez. Gelin kapıya gelince orada bulunanlar gelin arabadan inmiyor diye bağırılmaktadır. Kaynana ve kayın valide gelinin bu davranışına karşılık ona inek, tosun, koyun, tarla vs. hediye verir. Damadın anası da küpeli bakır kazan, verir buna izengülük denir.  Gelin salavatlar eşliğinde arabadan inmektedir. Gelin inerken damat gelinin başından madeni para ve şeker gibi şeyler atar. Gelin eve yollanınca kaynana gelin benden korksun diye çömlek kırar, dili tatlı olsun diye eşiğe yağ bal sürülmektedir. Gelin attan inince kucağına oğlan çocuğu verilirmiş. Gelin attan veya arabadan iner, başına para şeker, leblebi serpilir. Gelin damadın kolunda merdivenden damat evine çıkarılır. Gelini içeri bırakır damat dışarı çıkar. Oğlan evi mutludur. Gelin birkaç kadın tarafından alınarak gelin odasına götürülmektedir. Damat daha sonra gelerek gelinle biraz konuşur. Daha sonra damat gelini alarak orada toplanan kadınların yanına gitmektedir. Gelinle damat orada bekleyen ve gelini görmek isteyen kadınların yanına gelirler, ellerini öperler. Damat daha sonra oradan ayrılarak bir komşu evine gider. Damadın annesi sevinçden oynar. Yeni gelinin evinde diğer kadınlar oynar eğlence yaparlar. Akşamüstü düğüne gelen kadınların görmesi için gelinin çeyizi kız başıları tarafından oğlan evine asılır. Damadın annesi sevinçden oynar. Yeni gelinin evinde diğer kadınlar oynar eğlence yaparlar. Akşamüstü düğüne gelen kadınların görmesi için gelinin çeyizi kız başıları tarafından oğlan evine asılır ve orda sergilenir. Gelin odası hazırlanırdı.

   DÜĞÜN BİTTİ. GELENEK VE GÖRENEKLER BİTMEDİ,
 DÜĞÜNÜN SON AKŞAMI
     Düğün günü akşamı eğer imam nikahı kıyılmamışsa imam ve köyün yaşlıları düğün evine gelerek imam nikahını kıyarlar. Akşam yemeği yenir. Erkekler yatsı namazına giderler. Yatsı namazından sonra damadın akrabaları arkadaşları sağdıç, camiden eve gelene kadar dualarla oğlan evine gelirler Camiye giderken ve gelirken dualar, salavatlar okunmaktadır. Camiden geldikten sonra damat orada bulunanlar ve anne babasının elini öperek gerdeğe girer. Yine dualarla damadı sırtına yumruk (Zımzık) vurarak içeri Gelin odasına atarlar.Gelinle gelen gelin yengesi odadan ayrılır. Damat geline hoş geldin der. Gelin yüzünü açmak istemezse damat "yüz görümlüğü" adı altında hediye takar. Yüz görümlüğü kişinin ekonomik gücüne göre değişmektedir. Burada öncelikle gelin ve damat iki rekat namaz kılarlar ve dua ederler. Akşamdan odaya bırakılan yemekler yenir.

Gelin sabahleyin erkenden kalkar. Odayı terkeder. Yatağı akşamdan seren kadın adet gereği yatağı toplar ve bu arada çarşafa da bakar. Bunun nedeni köyümüz ve yöremizde bakireliğe önem verilmesindendir.  

 KEKÜL GÜNÜ
Ertesi gün kekül günüdür. Düğüne gelen kadınların görmesi için gelinin çeyizi kız başları tarafından oğlan evine asılmıştır. Gelin sandalyede oturur, köyün kadınları gelini ve ceyizllerini görmeye gelir, Yeni gelinin evinde kadınlar oynar eğlence yaparlar.
Yöremizde gelinle damat aile içinde yüksek sesle ve isimlerini söyleyerek konuşmamaktadır. Gelinin evin büyüklerinin yanında sesli olarak konuşmaması adetine “yaşmak tutma” adeti denmektedir.

EL ÖPME
Düğünden sonra kaynana gelinini yanına alarak komşuları ve akrabaları ziyarete gider. Gittikleri yere kumaş, havlu, yazma, işleme vb. hediyeler götürürler. Evde bulunan büyüklerin eli öpülür. Eli öpülenler "Allah bir yastıkta kocatsın", "Allah başaca sürdürsün" diye dua ederler.

   ANA BABA DAVETİ.
Düğün bittikten sonra haftasına gelinle damat kızın baba evine “ana-baba daveti” ne giderler. Burada da damat konuşmaz, yemez ve içmez. “Damat Küstü” derler. Kayın babası damata koç, düve veya benzeri bir hediye vererek onu konuşturur. Yemekler yenilir.

Köyümüz ve yöremizde ufak tefek farklılıklar göstermekle beraber düğün adet ve gelenekleri yukarıdaki şekilde yapılmaktaydı. Günümüzde köyümüzde geleneksel evlenme adetleri unutulmaya yüz tutmuş, birkaç saatlik salon nişanlarına ve salon düğünlerine dönüşmeye başlamıştır. Amacımız unutulmaya yüz tutmuş bu adet ve geleneklerimizi yeni yetişen nesillere aktarabilmektir.
 Bunu başarabildiysek ne mutlu bizlere…
Hazırlayan: Ahmet Şimşek


DİKKAT!
Değerli dostlar büyük emek harcayarak oluşturulan Köyümüzde ve yöremizde düğün ve  yöresel kültürümüzü tanıtan sitemiz ve sayfalarımız kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılarak hiç bir yerde yayınlamamaz. Bu bölüm ve diğer sayfalarımıza katkıda bulunmak isteyen dost ve arkadaşlarımız mail adresi veya sayfa altındaki yorum bölümüne yazmaları halinde sitemizde eklemeler ve güncelleştirmeler yapılacaktır.


© Tüm Hakları Saklıdır.